Behind Her Eyes: Delicesine Bir Tutku

Güneş Özcan
4 min readFeb 22, 2021

‘Aşk, bile bile tutsaklıktır.’ Peki sevdiğin kişiye mi, yoksa kendine mi?

Netflix’in yeni dizisi Behind Her Eyes, Sarah Pinborugh’un aynı adlı kitabından uyarlama bir dizi. Toplam 6 bölümden oluşan dizinin başrollerini Eve Hawson, Tom Bateman, Simona Brown ve Robert Aramayo paylaşıyor. Psikolojik gerilimi iliklerimize kadar hissettiğimiz diziyi detaylı inceleyeceğiz. Yazının bundan sonraki kısmı spoiler içerebilir.

Bolca İngiliz ve İskoç aksanı, psikoloji ve rüyalar. Bu konulardan en az biri bile ilgimizi çekiyordur, Behind Her Eyes hepsini tek çatı altında toplamayı başarmış. Bekar bir anne olan Louise’in gece buluşacağı arkadaşı tarafından ekilmesi ve tesadüf üzeri David’le barda tanışması ile başlıyor hikayemiz. Karakterlerimiz bu noktada başlarına geleceklerden tamamen habersiz içip sohbet ediyor ve keyifli bir gece geçiriyor.

Ertesi sabah Louise işe gittiğinde fark ediyor ki yeni patronu dün gece oldukça etkilendiği David, yanında eşi ile birlikte ofiste oturuyor. Bu noktada Louise müthiş bir pişmanlık duygusuyla kaçıp saklanıyor. İlerleyen zamanlarda David ile patron-çalışan ilişkisini sürdürmek adına didinip duruyorlar ama nafile, David peşini bırakmıyor. Mutsuzluğun hakim olduğu hayatında bir tek Louise ile heyecanlanmaya başlıyor. Buradaysa hem Louise hem de biz izleyiciler kendimize soruyoruz: ‘Evli ve başarılı bir adam, neden bu kadar mutsuz?’ Evli olduğu halde başkasından hoşlanmaya başladığı için gözler bu sefer eşi Adele’e gidiyor.

Her zaman çok iyi giyinen, kusursuz küt saçları ve pürüzsüz yüzüyle dikkatleri kendine çeken Adele ise; tüm bu mükemmele yakın görüntünün altında oldukça yalnız bir profil çiziyor. İlk başta yeni taşındıklarından dolayı olduğunu düşündüğümüz bu yalnızlığın başka sebepleri de var: Her gün aldığı, veya en azından David’i aldım diye kandırdığı ilaçlar ile Adele, aslında rehabilitasyon geçmişi olan bir kadın. Bu da akıllara ‘Psikiyatrist-Hasta’ ilişkisini getiriyor. David daima ona bakan, Adele ise bakıma muhtaç olan. Üstelik soylu bir aileden gelen zenginliğin tamamını da David’in yönetmesi cabası. İzleyenler olarak David’i kınıyor hatta yavaş yavaş sinirlenmeye başlıyoruz bile. Fakat tüm bu acımaya rağmen Adele’de de en başından beri ters giden bazı şeyler var ve bu da bizi şüpheye düşürüyor, ardını merak ettiriyor. Hatta başta ailesinin ölümüne sebep olan yangından da onu şüpheli görenlerimiz vardır.

Ortadaki evliliğe rağmen ne Louise ne de David birbirlerini bırakamazlar. Fakat işin ilginç kısmı yine tesadüf eseri tanışmalarından sonra Louise Adele’i de bırakamaz. Bu çiftle birbirlerinden habersiz çift taraflı bir ilişkisi vardır, resmen ateş hattında yürüyordur. Adele’in bu kadar yalnız olmasına dayanamaz ve arkadaşı olarak kalmaya karar verir. Tabii bu kararını verirken Adele’in ona her gece yaşadığı Uyku Terörü ile yardım etmek istemesi de etkili olmuştur. Bu kısımda dizi başka bir boyut kazanmaya başlar. Adele ve Louise’in bilinçaltına ve daha spesifik olarak rüyalarına bir giriş yaparız. Louise burada rüyaları pasif şekilde izlemektense onları değiştirmeyi öğrenir. Hatta onları iyiye dönüştürmekle kalmaz, çoğumuzun astral seyahat olarak duyduğu deneyimi yaşar. Dizinin deyişiyle karşına ‘başka kapılar açılır’.

Aslında Adele de bunu bir başkasından öğrenmiştir; rehabilitasyondaki en yakın arkadaşı Rob’tan. Rob, Adele’in tam tersi bir hayata sahiptir. Beş parasızdır ve hiç sevmediği kuzeni ile aynı daireyi paylaşmak zorundadır.

Adele onun gözünde rüya hayatı yaşamaktadır; bunu özellikle ikisi de rehabilitasyondan çıkıp Adele’in konağını ziyaret ettiğinde anlar. Yakışıklı ve onu seven bir nişanlı, koca bir konak ve büyük bir servet. Ayrıca Adele çok da güzeldir, dizi boyunca bunu hem Rob’un kendi ağzından hem de yazdığı günlükten sık sık duyarız. Aralarındaki ilişki arkadaşlıktan Rob’un Adele’i ilahi bir konumda görmesi şeklinde değişir.

Yalanların bir bir ortaya çıkmaya başlamasıyla işler büyük ölçüde değişir. Ben izlerken bir noktada David’e acımaktan çok sinirlenmiştim, hatta çoğu şeyin onun başının altından çıktığına inanmıştım. Fakat adım adım gelen sonda bizi çok iyi hazırlanmış bir twist bekler: Tavırlarına sinir olduğumuz, ne sinsi diye düşündüğümüz Adele; aslında Adele bile değildir.

Yazının en başında ‘Aşk, bile bile tutsaklıktır.’ demiştim. Bu sloganı hangilerimiz hatırlıyor? Aslında bir parfüm markasının reklam sloganıydı ama diziyi izleyenler düşününce neden kullandığımı anlayacaktır. Peki aşk, o kişiye mi yoksa kendimize mi tutsaklıktır? Behind Her Eyes’da daha çok bir bedene, hem de kendimizin bile olmayan bir beden tutsaklık olarak resmedilmiş aşk. Hep hayalini kurduğumuz bir hayat uğruna kendin olmaktan vazgeçmek, dönüşmek ve başka bir bedene tutsak olmak.

Gelelim twiste, David’le ilk karşılaştığı andan itibaren meğerse ona güçlü bir tutkuyla bağlanan Rob, bir plan kurar. Tutkusu onu değiştirmiştir, ne arkadaşı ne kendisi umrundadır artık ve hem ölmeyi hem öldürmeyi göze alır. Daha önce beraber deneyimledikleri astral seyahati bu sefer farklı bir boyuta taşımayı teklif eder Adele’e. Ruhlarını birbirlerinin vücuduna geçtiği an yeni hayatını kucaklar ve eski vücudundaki Adele’e veda eder. Bu sefer David Louise’e aşık olduğundaysa aynı kader Louise’i beklemektedir. Rob eninde sonunda isteğini yine elde etmiştir.

Hikayenin daha fazla uzatılmayarak 6 bölümde tam da bitmesi gerektiği yer bitmesi sanırım en sevdiğim kısmı oldu. Bunun yanısıra Rob’un Louise olduğu kısımdaki keskin geçiş kıyafetlerden konuşmaya çok net bir şekilde işlenmişti. Olumsuz veya eksik olarak söyleyebileceğim kısım ise Rob’un çok ani bir şekilde polise gitmeye karar vermesi ve sonrasında yine tam oturmamış bir şekilde ‘Tamam kurtuldum’ havasında evliliğe hazır olmasıydı. Bu da son kısmın 6. bölüme sığdırılmasıyla alakalı olabilir.

Eğer siz de bir oturuşta izleyebileceğiniz, hem gerim gerim geren hem de merak ettiren bir dizi arayışı içerisindeyseniz Behind Her Eyes aradığınız dizi.

--

--

Güneş Özcan

Someone who is interested in marketing and advertising, cinema and art.