Gizli Yüz: Bir Hayalin Peşinde

Güneş Özcan
4 min readFeb 26, 2021

‘Anlamlı bir yüz hep bir hikaye anlatır.’

1991 yapımı Gizli Yüz, Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ındaki ‘Karlı Gecenin Aşk Hikayeleri’ adlı hikayeden yola çıkılarak oluşturulmuş. Yönetmen koltuğunda Ömer Kavur’un oturduğu filmde; Zuhal Olcay, Fikret Kuşkan ve Rutkay Aziz başrolleri paylaşıyor. Bu sefer bir değişiklik yaparak bundan sonraki paragrafta filmi izlemeyenler için bir kısım oluşturacağım. Diğer kısım ise spoiler içeren detaylı kısım olacak, keyifli okumalar.

20'li yaşlarındaki genç Fikret Kuşkan’ın canlandırdığı karakter, okumak için İstanbul’a gelen fakat sonrasında pavyon fotoğrafçılığı yapmaya başlayan biridir. Yine fotoğraf çektiği bir gece yolu gizemli bir kadınla kesişir. Zuhal Olcay’ın canlandırdığı bu kadın ise onun çektiği fotoğraflarla ilgileniyordur. Böylece karakterlerimiz uzun soluklu bir yolculuğa beraber adım atarlar.

Bir Başka Gece Programı’na konuk olan yönetmen Ömer Kavur ve Zuhal Olcay’ın aktardıklarından sizlerle bir kesit paylaşacağım. Kavruk’un söylediğine göre o dönem, Türk sineması için hem finansman bakımından hem de seyirciyle buluşma bakımından zorluklar çekilen bir dönemmiş. ‘Gizli Yüz’ de Kültür Bakanlığı’nın desteği ile çekilmiş ve zorluklara rağmen oldukça başarılı olmuş. Film aynı zamanda Orhan Pamuk’un ilk sinema çalışması olma özelliğini de taşıyor. Esrarengiz kadın niteliği belirlendikten sonra ise Pamuk ve Kavur, Zuhal Olcay üzerinde durmuşlar. Olcay ise daha önce oynadığı rollere nazaran bu rolü daha ilginç bulduğunu ve sevdiğini dile getiriyor. İsteyenler programı buradan izleyebilir. Kavur, filmin uluslararası tanınırlık kazanmasına da önem vermiş ve film; Venedik, Toronto, Montpellier ve Strasbourg Film Festivalleri’nde de gösterilmiştir. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nden ‘En İyi Türk Filmi’ ve Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden ‘En İyi Film Ödülü’nü kazanmıştır.

Filmin ilk sekansında gencecik Fikret Kuşkan karşılıyor bizi, bir hikaye anlatıyor. Zaten filmin genelinde de daima bir hikaye anlatımı söz konusu oluyor. Filmde hiçbir karakterin ismini bilmeyiz, bu isimsiz karakterlerden biri olan Gizemli Kadın dahil olur hemen sonradan. Fotoğrafçıyla olan tek ilişkisi her gece pavyonda çektiği fotoğraflardır. Burada fotoğrafçının ne kadar kadına bağlı ve ona inanmış olduğunu görürüz. Sebebini bile bilmediği bir arayışın peşinden gitmektedir. Pek tabii kendini geçindirdiği paranın da etkisi vardır fakat yine de bu yolu seçmesi ilginçtir. 2 yılın ardından binlerce fotoğraftan sonra sonunda aranan yüz bulunur: Rutkay Aziz’in canlandırdığı saatçinin yüzü.

Burada Gizemli Kadın’ın saatçi için sorduğu sorular önemlidir: ‘Hayatta en çok ne istiyorsun? Rüyalarında ne görüyorsun? Peki bu rüyalar tamamlanıyor mu?’ İster istemez kendime de sordum soruları, tam bu noktada filmin aslında izleyiciyi de içine alan bir yapısı olduğunu hissettim. Belki bizim de kendimiz için aradığımız, hatta aradığımızın farkında bile olmadığımız o gizli yüzü bulmamızı sağlayacaktır.

Film boyunca saatler herhangi bir nesne olmaktan çok uzak, bir hikaye anlatıcısının hikayesine dönüşüyorlar. Daha öncesinde çekilen fotoğraflarla birlikte filmde kullanılan tüm o saatlerin nasıl temin edildiği, sonrasında ne yapıldığı ise başka bir merak konusu oldu benim için. Bu saatlerden belki de en büyüğü, Kalpler Şehri’nde rastladığımız saat kulesi oluyor. Sonradan araştırdığıma göre bu saat kulesi Kastamonu’da yer alıyormuş ve yönetmen Kavur uzun bir süre burayı aramış. Sonunda bulduğundaysa senarist Pamuk bu atmosfere göre senaryoyu yeniden düzenlemiş. Film boyunca duyduğum şu cümle ise aklıma mıh gibi kazındı, hala ne demek ister diye düşünüp duruyorum: ‘Saatin yüzü yüreğe yakınsa, kendi yüzü konuşur insanın.’

Şehirler şehri İstanbul’da başlar tüm bu macera. Arka sokaklar, tanıdık caddeler, deniz kenarına götürür bizi. Fotoğrafçının babasının ölüm haberiyle Ölüler Şehri’ne taşınırız. Burada bir durgunluk hakimdir, ölüme yakışacak düzeyde. Aynı zamanda buruk bir aileyi ve ardındaki ihaneti görürüz. Fotoğrafçı yıllardır uzak kalmıştır tüm bu olanlardan, o da bizimle beraber öğrenir. Arayışın son sürat hız kazandığı Garipler Şehri’nde ise fotoğrafçı kendi gibi olanlarla tanışır.

‘Arayanların istedikleri bir şey vardır hep, isteyenler bekler.’

Kaldığı otel odasında sürekli kadını düşünür, hatta o kadar çok düşünür ki o kadına evrilir. En sonunda Kalpler Şehri’nde arayış biter, aradığını yani gizemli kadını sonunda bulmuştur. Babasından ona kalan saati de yanındadır, artık o da hikayesini anlatmaya hazırdır. Fakat burada aslında aradığının Gizemli Kadın olmadığını öğrenir, saat kulesindeyken o kadın söyler. Aradığı şeyi değil artık arayışı sevmiştir.

Rüyayla gerçeğin iç içe geçtiği, Türk sinemasında görmeye alışkın olmadığım bir film oldu Gizli Yüz. Kimi zaman Metin Erksan’ın ‘Sevmek Zamanı’nı kimi zamansa Hitchcock’tan ‘Vertigo’yu hatırlattı bana. Filmi buradan izleyebilirsiniz.

--

--

Güneş Özcan

Someone who is interested in marketing and advertising, cinema and art.